15 Kasım 2012 Perşembe

Cloud Atlas


















Aylarca bekledikten sonra neredeyse bir ay kadar da vizyona girdikten sonra erteledim Cloud Atlas'ı. Tamamı bana yüklenemeyecek birkaç etkeni geride bırakıp dün tek başıma izledim filmi. Sinemaya tek başına giden insanlarız ama yalnızlığımızdan değil, bu keyfi paylaşmak istemediğimizden bu böyle. Gel gelelim geç olsa da filmi izlemeyi başardım ve twitter ile bloglardan spoiler yememek adına yaptığım kaçma hamlelerine gerek kalmadı artık. Filmin künyesi ve beklentilere karşılık mükemmelden bahsedemem ama tatmin ediciydi diyebilirim Cloud Atlas için. Filmi anlatmaya başlamadan önce Türkçe'ye Bulut Atlası diye çevrildiğini belirtelim.

Filmin yönetmenliği Andy-Lana Wachowski kardeşler ve Tom Tykwer yapıyor. Wachowski'lerin The Matrix, V for Vendetta ve Tom Tykwer'in Lola Rennt, Perfume: The Story of a Murderer gibi filmlerden oluşan geçmişleri ister istemez heyecanlandırmıştı bizi bu proje adına. Yönetmenlerinin isminin yanı sıra Cloud Atlas'ın oyuncuları da oldukça dikkat çekici. Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Susan Sarandon gibi müthiş isimlerle uzayıp giden bir liste ve 2004 yılında okuyucusuyla buluştuğunda ilgi toplamış bir kitap söz konusu olunca ve bütün bunlar bir araya geldiğinde merak uyandırmış bir film Cloud Atlas. David Mitchell'in aynı adlı romanında uyarlanan filmin senaryo kısmında ise yine yönetmenlerinin ismini görmek mümkün tahmin edeceğiniz gibi.

Filmin senaryosuna gelirsek, bize altı farklı hikâyeden bahsediyor Cloud Atlas ve farklı zaman dilimlerinde geçen bu hikâyeler belli noktalarla birbirine bağlanıyor. Belli noktalardan kastım aslında sadece "zaman" olarak nitelendirilebilir. Bu hikâyelerden özet olarak bile bahsetmek istemiyorum çünkü hem yazıyı gereksiz uzatacak hem de film zaten bir konu bütünlüğünde geçmediği için filmi izlemek adına merak uyandıracak türden değil. Cloud Atlas'a dair okuyabileceğiniz herhangi bir yazıda bu hikâyeleri görmeniz kuvvetle muhtemel ve eğer ille merak ediyorsanız rahatlıkla bulabilirsiniz.

Fikirlerimi anlatmaya oyunculardan başlamak istiyorum. Tom Hanks, Halle Berry, Hugo Weaving gibi filmde yer alan pek çok isim çok ciddi kitlelerin beğenisini kazanmış çok özel isimler. Buna karşılık Cloud Atlas'ta öne çıkan bir oyuncu performansından söz edemem. Bu isimlerin zaten hemen her filmlerinde belli bir standardın altına düşmeleri pek mümkün değil ve Cloud Atlas'ta da bu standardı rahatlıkla yakalamışlar ama sadece o kadar. Size bazen derim ya hani şov yapmış adeta diye, Cloud Atlas adına böyle bir performans dikkatimi çekmedi.

Filmin görselliğine gelince The Matrix filminin yaratıcılarının söz konusu olduğu bir projede çok fazla şey düşünmemiştik zaten bununla ilgili. Cloud Atlas'ın görselliği başarılıydı ve zamanlara göre değişen mekân ve kostümlerde çok iyi seçilmiş. 1800'lü yılların ortasından 2000'li yılların ortalarına kadar uzanan birkaç yüzyıllık serüvende bulunan geçişleri izlerken kostüm ve mekânların başarısı önemlidir elbette. Eminim izleyen herkesin bu konuda söyleyecek bir şeyleri vardır.

Cloud Atlas'ın esas senaryoya yani romana ne kadar sadık kaldığıyla ilgili ise bir şey söyleyemem. Nedeni kitabı okumamış olmam elbette. Aslında bir filmi izledikten sonra genel olarak filme dair bir şey yazmışlar mı diye göz attığım birkaç blogda Cloud Atlas'ın yazısını okuma fırsatım oldu ama onlarda da bu konuyla ilgili tatmin edici bir cevap bulamadım. Gerçi ne kadar güvenilir bir kaynak olursa olsun bu konuda kendi fikrim olmadan bir şey söylemem. O yüzden yorum yok deyip köşeme çekiliyorum. Bir gün kitabı okur muyum bilmiyorum ama en azından kısa vadede böyle bir şey yapmayacağım kesin.

Bahsedebileceğim bütün iyi notlara karşılık filmde beni rahatsız eden bir nokta oldu. Kitapta bu konulardan nasıl bahsedilmiş bilmiyorum ama filmin mesaj verme olayı biraz abartılıydı sanki. Eğer bir filmin mesaj verme amacı varsa, sinema seyircisi genellikle bunun abartılmamasını ve üstü kapalı bir şekilde verilmesini sever. Cloud Atlas'ta ise bu mesajlar seyircinin adeta gözüne sokularak vurgulanmış. Kölelik, kudreti olan birinin olmayan birine karşı bunu kullanması, sisteme başkaldırı, teknolojinin dünyaya zararları gibi kavramlarla uzayıp gidebilecek kocaman bir liste söz konusu. Diğer izleyicileri bilemem ama bence rahatsız edici boyutta fazla ve aleniydi.

Bütün bu anlattıklarımın sonucu olarak size seyirliği yüksek bir film olduğunu söyleyebilirim Cloud Atlas'ın. Peki beklentilerimi karşıladı mı? Çok büyük beklentilerle gitmedim filme ama merak katsayımı düşününce belki biraz altında kalmış diyebilirim. Çok iyi değildi ama vasat olduğu da söylenemez. İzlemeniz için önermekle beraber ısrarcı olmuyorum.

Sinemanın World War Z fragmanı ile çalkalandığı şu günlerde Skyfall'a uğramadan, Cloud Atlas kaçıp gitmeden izledik ve mutluyuz. Bir film için kimseyi beklemeyin, sinema yalnız başına daha iyidir, insanları mutlu etmek zordur. Sinemayı yalnız başınayken daha çok seven bu dünyanın yaramaz çocuklarıyız. Ertelemeyin.

4 yorum:

  1. Hala heyecanla beklemedeyim gelmedi yaşadığım yere Cloud Atlas. Sen de orta şekerli bulanlardansın filmi hımm! yazın güzeldi yalnız eline sağlık Orhun :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Serdar. İzleyince senin yorumlarını bekliyoruz artık :)

    YanıtlaSil
  3. Cloud Atlas beni cidden etkiledi. Beklentim düşük gittiğim için belki de. Özellikle görsellik ve kurgu açısından. Seni rahatsız eden mevzu ki bir çok kişiyi etmiş, mesaj verme işinin aşırıya kaçması, kitapta sanırım daha gizliymiş. Ben de okuyanların yalancısıyım :) henüz okumadım.

    YanıtlaSil
  4. Evet mesaj verme işini çok abarttıkları konusunda pek çok kişinin hemfikir olduğuna eminim :)

    YanıtlaSil