1 Ocak 2019 Salı

La Casa de Papel











Game of Thrones'un dizi tarihi açısından popülaritesi tartışılacak bir durumda değil. Var olduğundan beri hiçbir yapım o kadar çok konuşulmadı, beklenmedi, merak edilmedi. Eğer onu ayrı bir yere koyup bakacak olursak La Casa de Papel dünya genelinde yılın en çok konuşulan yapımı oldu. "Bir şeyi de bilmeden, merakımı gidermeden ölürsem olmaz." diyerek ben de izledim. Aksiyonu bol, tansiyonu düşmeyen ve yayınlanan tüm bölümleri dahilinde içinde tutmayı başaran bir yapım olduğu kesin. Kendimce yorumlamak istedim. Yazının devamı ciddi boyutta spoiler içerecektir. Henüz izlememiş olanların yazının devamını okumaması şiddetle önerilir.

Bir soygun ne kadar kusursuz olabilir? Kusursuz bir soygun nasıl olur? Nasıl planlanır? Bir soygunda ne kadar çok para soyulabilir? "2.4 Milyar Euro" değerinde bir soygun planıyla daha ilk dakikasından kendisine bağlıyor La Casa de Papel. Kod adı Profesör olan bir adam, oluşturduğu sekiz kişilik bir ekiple İspanya Kraliyet Darphanesini soymak için harekete geçiyor. Tarih boyunca yapılacak olan en büyük soygun için daha önce yapılmamış mükemmellikte bir plana ve kusursuz bir ekibe ihtiyacı olan Profesör'ün ve ekibinin yaptığı soygunu izliyoruz.

Diziyi izlemeden önce hızlıca yapılacak bir soygun ve daha öncesindeki planlardan bahsedecek bir süreci bekliyordum. Fakat ilk bölümden soygun ile başlayıp hazırlık sürecini flashbackler ile göstermek dizinin düşmeyen aksiyonunun en önemli sebebi gibi göründü gözüme. Kısacası, şu ana kadar yayınlanmış olan yirmi iki bölümlük kısım günlerce sürecek bir soygun sürecini anlatıyor. Polisleri yanıltma, kusursuz planlanmış bir soygun, orijinal bir ekip, sürükleyici sahneler, Stockholm Sendromu gibi bir soygun senaryosundan bekleyebileceğiniz her türlü klişe mevcut La Casa de Papel'de. Bütün bunların içinde senaryoyu, bugüne kadar izlediğim her şeyden farklı kılan detay ise aslında hedeflenen "2.4 Milyar Euro"nun kimsenin parası olmaması. Soyguncular, Darphaneye girdikten sonra para basmaya başlıyorlar. Yaklaşık on günlük bir süre içerisinde bu miktardaki parayı basıp, kayıt dışı olan bu parayı alma ve dolayısıyla hiç kimseden çalmayacak olma fikri ilgi çekici kısım. Plan, hazır bir parayı alıp hızlıca ortadan kaybolma olmayınca, daha doğrusu soyguncuların hedeflerine ulaşmak için zaman kazanmak zorunda olmaları ise Profesör'ün planlarını sıradan bir soygun planından çok farklılaştırıyor. Bütün bu süreçte yaşanabilecek her türlü aksiliğe karşı ekibi hazır. Vurulma, yaralanma, yakalanma, yorgunluk, fikir ayrılığı, rehine isyanı gibi maddelerin de içinde bulunduğu her detaya ustalıkla anlatıyor ekibine. Bütün bunları yaparken belli kurallar var ve bunlar da diziyi türlerinden ayıran önemli ve güzel detaylar. En önemlisi kimse ölmeyecek, kimsenin canı yanmayacak. Profesör'ün kırmızı çizgisi bu. Zaman en önemli şey ve parayı basacak zamanı kazanmak için yapılması gerekenler kusursuzca uygulanmalı. Ekip kendi arasında kişisel ilişki kurmayacak ki ekibin genel anlamda bu kurala riayet ettiği pek söylenemez. Hatta o derece bir ilişki kurmamalarını istiyor ki Profesör, kimse gerçek adını kullanmayarak bir şehir ismi seçiyor kendine.

La Casa de Papel ile ilgili olarak övgüyle bahsedebileceğim iki konu var: Dizinin ilk anından itibaren Darphane sürecinin başlıyor olması ile hiç düşmeyen aksiyonu ve kimsenin parasını çalmadan kendi paralarını basacak olmaları fikri. Buna karşılık dizinin defoları da ilgi çekici. Eminim herkesin ortak noktada buluşacağı tek konu da Arturo karakterinin varlığı. Daha ilk andan son ana kadar bu kadar sorun çıkaran ve soygun ekibinden birinin ölümüne sebep olan kılkuyruk bir rehineye son ana kadar gösterilmiş olan müsamaha ancak bir mantık hatası olarak açıklanabilir. Profesör'ün her planının takır takır işlemesi ve polislerin sürekli bu oyunlara uyanamıyor olması diziyi tahmin edilebilir kılıyor. Soygun her çıkmaza girdiğinde "bu da kesinlikle Profesör'ün bir oyunu" diyebiliyor ve haksız da çıkmıyorsunuz. Planı sekteye uğratan tek detayın aşk olması klişesi, Robin Hood rolü oynayıp aslında konunun parayı soygun ekibinin kendi cebine alacak olmasından ötürü Robin Hood ile uzaktan yakından ilgisi olmaması da söyleyebileceğim olumsuz detaylar. Bir diğer önemli konu var ki bu konuda dizinin devamını görmek sağlıklı olacaktır ama şu ana kadar geldiği noktaya bakarak söyleyeceğim; verilmek istenen Sosyalist mesajın soygunun amacıyla bağlantısını kuramamış olmam. Dizide bahsedilen "Avrupa Merkez Bankası da aynı şeyi yaptı, Bu soygun kurulu düzene bir başkaldırı" gibi mesajlar da bu fikrimi değiştirmiş değil. Paranın akıbetini görmeden bu konuda erken yorum yapmak istemem ama en son gördüğümüz şey Profesör'ün dünyanın bir ucunda tatil yaparak sevgilisini beklemekte olduğuydu.

Mükemmelden bahsedemem belki ama aksiyon severler için kesinlikle önerilebilecek bir dizi La Casa de Papel. Zannediyorum bu sene 3.Sezonunu da göreceğiz. Polislerin gözlerinin önünde hangardan çıkıp giden kamyon dolusu para ve paranın ülkeden nasıl çıkarıldığına dair "enteresan" merak konularımızın devamını mı izleyeceğiz bekleyip görelim bakalım. Bu kadar olumsuz detaya rağmen yine de olumlu taraflarıyla izlediğime memnun oldum. Son olarak dizinin şahane soundtracklerinin tekrar tekrar dinleme isteği uyandırdığını da söylemeden geçmek istemem. İyi seyirler.

1 yorum:

  1. Bazı mantıksızlıklar yok değil. Bana kalırsa karakterlerle öne çıkan bir dizi. Diziyi en çok sevdirenler karakterler. Ki bu da önemli bir şey. 3.sezon başlasa da izlesek:)

    YanıtlaSil