18 Haziran 2011 Cumartesi

Nuovo Cinema Paradiso


















Arkadaşım Burak bundan üç sene kadar önce söylemişti bana Nuovo Cinema Paradiso(Cennet Sineması) filmini. Birkaç sefer niyetlenmiştim bu süreç içerisinde izlemeye ama bir türlü fırsat olmamıştı. Burak arada bir söylerdi bana ama ben genelde geçiştirmekle yetinirdim. Burak'ın baskısıyla bu sıcacık İtalyan filmini sonunda beraber oturup izledik. Sonuç ise mükemmel.

Film 1988 yılı İtalyan yapımı. Filmin yönetmenliğini İtalyan Sineması'nın en önemli isimlerinden Guiseppe Tornatore yapmış. Yönetmeni, başrolünde Monica Belluci'nin yer aldığı Melena(2000) filminden de hatırlayabiliriz. Filmin yönetmeni aynı zamanda senaryoyu da kaleme alan kişi. Filmin müziklerini ise tanıdık bir isim olan Ennio Morricone yapmış. Morricone ismini, Once Upon a Time in America(Bir Zamanlar Amerikada) ve il buono, il brutto, il cattivo(İyi, Kötü, Çirkin) gibi kült filmlerden hatırlayabilirsiniz. Film çekildikten sonra, beş dalda Bafta Ödülü'nün yanı sıra En İyi Yabancı Film Oscarı'nın da sahibi olmuş. 2004 yılında filmin Director's Cut versiyonu da yayınlanmış. İnternette okuduğum yazılarda söylenenler, Director's Cut versiyonunun havada kalan birçok soruya cevap verdiği fakat orijinal versiyonunun çok daha izlenilesi olduğu yönünde. 

Filmin konusu ise şöyle gelişiyor. Toto lakaplı Salvatore, Giancaldo kasabasında yaşayan küçük, haylaz, tatlı ve sinemaya âşık bir çocuktur. Babasını savaşta kaybetmiştir. Annesine sürekli sorun çıkartan bu küçük yaramaz, sürekli bir yerlerden kurtularak, soluğu kasabadaki sinemada alır. Annesinin alışveriş için verdiği parayla sinemaya gidecek, papazdan kurtulmak için ayağını sakatlama numarası yapıp makinistin peşine takılacak kadar çok sevmektedir sinemayı. Bu sinemanın makinisti ise Alfredo'dur. Alfredo, ilk başlarda bu tatlı yaramazı yanında pek istemese bile, zaman içinde - birkaç olayında etkisiyle - Toto'yla birlikte bu işi yapmaya başlar. Toto'ya bu işin nasıl yapılacağını en ince detaylarıyla öğretir. Alfredo, Salvatore'nin dostu, akıl hocası, hayat koçu zaman zaman babası, kısacası her şeyi olur. Zaman ilerler, Salavatore büyür ve olaylar gelişir. 

Filmle ilgili notlarıma gelirsek, öncelikle Ennio Morricone'nin çok iyi iş çıkarttığını belirtmeliyim. Filmin müzikleri tek kelimeyle harikaydı. Toto'nun çocukluk hâlini oynayan Salvatore Cascio ve Alfredo karakterine can veren Philippe Noiret'in performansı şapka çıkartılacak cinsten. Filmin hikâyesi ise, sizi zaman zaman güldürüp zaman zaman hüzünlendiriyor. Kendi adıma, yıllar sonra büyüdüğü yere geri dönen adam temalı hikâyeler hep hoşuma gitmiştir. Bu filmde de bu konu başarıyla işlenmiş. Spoiler vermemek adına çok bahsetmek istemiyorum ama, sinemaya film izlemeye giden halkın yaşadıklarına çok dikkat etmenizi öneririm. Ayrıca birçok sinema filmi ve yıldızına rastlayacaksınız. Bridget Bardot, Charlie Chaplin, Clark Gable ismine ve filmlerine rastlayacağınız yıldızlardan birkaçı. Birkaç tane de son derece vurucu replikle karşılaşacaksınız. İyi oyunculuk, güzel müzikler, sıcak bir hikâye, çarpıcı replikler... Kısacası son derece başarılı bir film. The Guardian'ın en iyi yabancı film listesinde de birinci seçildiğini bir not olarak belirteyim.

Filmin Director's Cut versiyonunu en kısa zamanda izlemeye çalışacağım. Onuda izledikten sonra bu yazıya ek olarak bir şeyler aktarır mıyım bilmiyorum. İnternet üzerinde okuduğum filme dair yorumlardan anladığım kadarıyla orijinal versiyonu daha çok beğenileni. Aktarmak istediğim çok güzel notlar, çok güzel sahneler, çok güzel diyaloglar var filme dair ama spoiler vermeyi hiç tasvip etmediğim için bahsetmek istemiyorum. Yalnız bir sahneden bahsetmek istiyorum. Filmin içinde Alfredo'nun Toto'ya anlattığı bir hikâye var ki can kulağıyla dinlemenizi öneririm. Filmi iyi analiz ederek filmden sonra bu hikâyeyi bir daha düşünün derim. 

Son olarak izlediğim çok başarılı filmlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Ben başaramadım ama filmin birkaç sahnesini izlerken boğazınızın düğümlenmesi hatta ağlamayı başarmanız son derece normal. Oldukça tatlı, doyurucu ve keyifli bir kasabanın hikâyesi sizi bekliyor. Sinema denen şeye bir kez daha hayran olmamanız imkânsız. En iyisi, eğer hâlâ izlemediyseniz, hiç zaman kaybetmeyin. Belki filmden sonra benim niye bir Alfredom olmadı bile dersiniz kendi kendinize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder