13 Temmuz 2011 Çarşamba

Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi












Baskılara, önerilere, konuşulanlara ve sosyal medyaya daha fazla dayanamayıp, üşenmeden oturdum ve oldukça hızlı bir şekilde BEHZAT Ç.'yi izledim. Ortalama bir buçuk saat kadar süren otuz sekiz bölümlük ilk sezonu tek bir an dahi sıkılmadan bitirdim ve sonuç mükemmel. Bu kadar büyük beklentiyle izlemeye başlayıp, hayal kırıklığımın en az düzeyde olduğu birkaç yapımdan biri olduğunu söylemem mümkün. Bu diziyi izlemek adına üzerimde etkileri olan Volkan Maviş, Ata Özçelik gibi isimlere buradan selam edip, bol bol teşekkürlerimi yolluyorum. Ayrıca Ata Abi'nin diziyle ilgili yazısına buradan ulaşmanız mümkün. 

Yapımdan bahsedersek, Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi, Emrah Serbes'in aynı isimli polisiye romanından uyarlama. İsminden anlaşılacağı üzere, konu Ankara'da geçiyor ve Ankara Cinayet Büro elemanlarının başından geçen olayları anlatıyor. Diziyle hemen hemen aynı süre zarfında kitabı okuyup bitirdiğimi de belirteyim. Fight Club ve Chuck Palahniuk'u bize tanıtan nasıl filmi olduysa, Emrah Serbes ve Behzat Ç.'yi de bize tanıtan dizisi oldu desek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Biz toplum olarak polisiye hikayeleri pek sevmeyiz. Kendi adıma konuşmam gerekirse bende pek haz etmem. Çünkü samimiyetsizdir ve klişelerle doludur. Bir süre sonra anlarız ki, aslında hepsi birbirinin benzeridir ve bir süre sonra aynı yerde dönüp durur. Karakterler, konular, diyaloglar vs. hep aynıdır. Hatta polislerin vicdanlarını sorgulama tarzları bile birbirine çok benzer. Peki Behzat Ç.'yi bu kadar özel yapıp, Behzat Ç. birası gibi kavramlar oluşturacak kadar bir fenomen haline getiren sebepler nelerdir? İşte doğru soru bu. Gecikmeden başlıyorum anlatmaya. 

Öncelikle bu dizide gördüğümüz bence en önemli fark, genel anlamda her şeyiyle hayatın içinden olması. Karakterler, diyaloglar, filmi çekerken kullanılan teknoloji, giyilen giysiler buna verilecek birkaç iyi örnek olabilir. Türkiye'de yayınlanan bütün polisiye dizilerde, polisler mükemmel bir aksanla konuşur, giysileri jilet gibidir, sinirlendikleri zaman asla kontrolden çıkmazlar, alkolü sadece boş vakitlerinde kullanırlar ve sanki anlaşmışlar gibi, her dizide de bütün bunların tam tersi aykırı bir karakter mutlaka bulunur. Onuda amiri evirir çevirir yola sokar, adam eder. Ama Behzat Ç.'de bu durum pek böyle değil. Ankara Cinayet Büro elemanları bu hikayede alkollü araç kullanıyor, eğlenmek için pavyona gidiyor, sorgu sırasında istediklerini yapmayanlara şiddet uygulayıp küfür ediyor, kendi aralarında konuşurken İmla Kılavuzu yutmuş gibi değil de sokakta bizim birbirimizle konuştuğumuz gibi konuşuyor. Tabi bu ve benzeri ayrıntılar diziyi samimi yapıyor ve polislerinde bizim gibi sağlıklı birer insan evladı olduğunu hatırlatıyor izleyicilerine. Başka bir önemli ayrıntı ise dizinin Ankara'da geçiyor olması. Mekanlar, dizide ara sıra gördüğünüz tanıdık yüzler ve "la, bebe" gibi Ankara'ya has sözler ister istemez Ankaralılara bir tebessümle izlettiriyor diziyi. Düğünlerde Ankara Havası oynanması, karınlar acıktığında tavuk döner yenmesi, içmek için orta gelirli insanların Sakarya Caddesi'ni seçmesi ve bunun gibi birçok ayrıntı Ankaralı olmayı hatırlatıyor insana. 

Ekibe gelirsek, dizinin genel yönetmenliğini Serdar Akar yapıyor. Senaryo Ercan Mehmet Erdem tarafından kaleme alınmış. Bazı bölümlerin senaryosu ise bizzat Emrah Serbes tarafından yazılmış ve açıkçası bu bölümler biraz daha ön plana çıkarak kendini farkettiriyor. Yapımcı ise Tarkan Karlıdağ. Dizinin başrol oyuncuları ise, Erdal Beşikçioğlu, Canan Ergüder, Ayça Eren, Ege Aydan gibi oyunculardan oluşsa da, bana göre dizinin tek başrol oyuncusu var. Behzat Ç. karakterine hayat veren Erdal Beşikçioğlu. Dizinin müziklerini Pilli Bebek yapıyor ve kesinlikle çok başarılılar. Belli sahnelerde şarkılar yerine öyle bir oturmuş ki şarkıları o sahnelerle duymak için ister istemez tekrar izliyorsunuz. Dizi ilerledikçe, Nejat İşler, Güven Kıraç, Aslı Tandoğan, Zafer Algöz gibi usta oyuncuları görmeniz mümkün. Özellikle Nejat İşler'in oynadığı Ercüment Çözer karakteri diziye hayat veren karakterlerden bir tanesi. Bu isimler dışında Hazal Kaya, Harun Tekin gibi isimlerde konuk oyuncu olarak yer alıyor. 

Dizinin konusu ise iki farklı şekilde ilerliyor. Dizinin Behzat Ç. karakterinin üstünde yükseldiğini söylemek mümkün. İlk olarak Behzat Ç. nin hikayesi sezon boyunca anlatılıyor. Ailesiyle yaşadığı olaylar, genel karakteri, psikolojisi, geçmişi ve hikayesine dair hemen her bölümle birlikte yeni bir şeyler öğrenmek mümkün. İkinci olarak ise, her polisiye dizide olması gerektiği gibi, bölümden bölüme farklı cinayetlerle uğraşan Ankara Cinayet Büro elemanlarının olayları çözmesi anlatılıyor. Ankara Cinayet Büro elemanları, Behzat Ç.(Erdal Beşikçioğlu), Harun(Fatih Artman), Hayalet(İnanç Konukçu), Akbaba(Berkan Şal), Eda(Seda Bakan)Cevdet(Berke Üzrek), Selim(Hakan Hatipoğlu) isimlerinden oluşuyor. Diziyi özel kılan önemli bir konuda, yansıtmak istediği konularla alakalı hiç yumuşatmaya ve sansüre gitmeden bütün çıplaklığıyla bahsetmesi. Sol grupları, emniyette var olan çıkar ilişkilerinin nelere sebep olduğu, parası ve iyi ilişkileri olan bir insanın kanun önünde bunu nasıl kullandığı, derin devletle ilişkili kişilerin kuralları nasıl yönlendirdiği, işini iyi yapan ama bunu yaparken var olan düzeni hiçe sayan polislerin nasıl başlarının beladan bir türlü kurtulmadığı bu konulardan birkaçı. Polisleri anlatan bir dizi olmasına rağmen, polislerin yaptığı birçok şeye(narkotik polisinin çocuğun cebine hap koyması, örgütle alakalı bir soruşturmada kıdem atlamayı bekleyen bir polisin olayın içinde yer alması vb.) eleştirel yaklaşması da diziyi özel ve samimi kılan ufak ayrıntılar. 

Kendi fikrimce Selim rolünü oynayan Hakan Hatipoğlu hariç belli bir seviyenin altında kalan hiçbir oyuncu yok. Bütün karakterler, kendilerine can verecek oyuncuları çok iyi bulmuş. Erdal Beşikçioğlu, Ege Aydan, Canan Ergüder gibi yüzüne daha önceden aşina olduğumuz isimlerde - izlediklerim içerisinde - kendilerine en çok yakışan rolleri canlandırıyorlar diyebilirim. 

Behzat Ç.'yi anlatıp da Erdal Beşikçioğlu'na ayrı bir parantez açmadan olmaz tabi. Erdal Beşikçioğlu tanınmış ve beğenilen bir oyuncudur. Onu daha önceden yer aldığı Barda, Vali gibi başarılı projelerden hatırlamak mümkün. Ama kariyerinin zirve noktasını bulmuş demek yanlış olmaz. Elinde tesbihi, sürekli içtiği birası, telefonu açarken "alo" yerine "ha" demesi, neredeyse hiç çıkarmadığı deri ceketiyle bir efsane olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Sıkı bir Gençlerbirliği taraftarı olmasının yanı sıra, gençliğinde de amatör kümede bir takımda iyi bir stoper olması da diziye dair bir ayrıntı. Hatta dizinin reyting sıkıntısı yaşadığı bir dönem Gençlerbirliği taraftarlarının diziye destek vermeye başlamasına dair bir yazı bile okudum. Bundan  yıllar sonra hayat verdiği Behzat Ç. karakterinin, kendi ismiyle özdeşleşmiş bir şekilde hatırlanacağına hiç şüphe yok. Hem o rolünü bulmuş, hemde rolü onu bulmuş diyebilirim. Ben pek dizi izlemem ama filmlerden örnek vermek gerekirse, başrol karakterinin üzerinde yükselen filmler vardır. Karayip Korsanları ve Jack Sparrow buna iyi bir örnek olabilir mesela. Behzat Ç.'de de bunu gördüğümüzü söylemek yanlış olmaz sanırım. 

Benim dizi kültürüm pek yoktur. Eskiden birçok yerli dizi izlerdim ama bir süredir sadece tek tük denk gelirse izlediğim diziler var. Lost ile birlikte başlayan yabancı dizi izleme furyasına da henüz kapılmadığımı söyleyebilirim. Bizim ülkemizde her sezon çok fazla dizi yayınlanıyor. Pek çok insan bunların bir kısmını takip ederken, çoğu dizi reyting alamadığı için yayından kaldırılıyor. Avrupa Yakası, Kurtlar Vadisi, Tatlı Hayat, İkinci Bahar, Deli Yürek bir dönem takip edip ilgiyle izlediğim yerli dizilerden birkaçı. Fakat bugüne kadar izlediğim en iyi dizinin Behzat Ç. olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ekim ayında bizlerle buluşacak sinema filmini şimdiden merakla bekliyorum. Yoksa siz hala izlemeye başlamadınız mı? Zaman kaybetmeyin derim. Şimdiden iyi seyirler hepinize.

1 yorum: