29 Eylül 2011 Perşembe

Karanlıktaki Adam


















Man in the Dark(Karalıktaki Adam), Paul Auster'ın 2007 yılında yazdığı bir romanı. Bu yazıyı yazmadan önce kitabı raftan alırken, merak edip saydım da New York Üçlemesi'ni tek bir kitap sayarsak okuduğum on altıncı Paul Auster romanı olmuş. Bu adama hayranım sanırım. Kimseye hayran olmadığım kadar hayranım. Hatta belki de kimsenin Paul Auster'a hayran olamayacağı kadar çok hayranım. 

Kitaba gelirsek, şimdiye kadar okuduklarımın arasında en politik Auster romanıydı. Auster kitapları genelde siyasetin olmadığı bir dünyada anlatılır ama bu kitap Irak Savaşı'na bol bol göndermeyle dolu. Kitabın ismi olan Karanlıktaki Adam'ı ilk okuduğumda "Karanlık" kelimesini mecaz anlamda kullanıldığını sanmıştım ama kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki hem gerçek hem mecaz anlamıyla kullanılmış ve çok güzel bir seçim olmuş. 

Kitabın konusu ise şöyle: August Brill eski bir kitap eleştirmenidir. Bir kazadan sonra sakat kalmıştır. Kızı ve torunuyla yaşayan Brill, geceleri uyuyamadığı zaman aklında bir hikâye kurgular ve kendi kendine anlatır. Öyle gecelerden birinde anlattığı hikâyelerden birine ortak oluruz bu kitapta. Kendi hikâyesiyle de yoğurduğu bu olayın yanı sıra, kızı ve torunuyla ilgili birtakım anıları, eski karısını, hikâyesini okuyucuyla paylaşır. Politik göndermelerin bolca olduğunu söylemiştim. 

Benim fikirlerime gelirsek, kitabı çok beğendim diyebilirim. Klasik Auster tarzından biraz farklı olmuş. Politik ögeler içermesi, ana hikâyeyi oluşturan sürenin bir gece gibi kısa bir zaman dilimi olması, tesadüflere pek yer verilmemesi bu farkı oluşturan sebeplerden birkaçı. Kitap zaten 167 sayfa ve kısa bir süreci anlattığından hızlı akıyor. Yarım günde çerez niyetine okunabilecek türden bir kitap. Onun dışında, ana karakterin aklında oluşturduğu hikâyeye kendi hikâyesinden bir şeyler katmış olması biraz daha enteresanlaştırmış olayı. Ana karakterin torunuyla izlediği filmleri anlattığı satırlar tadına doyulmaz satırlar olmuş. Neyse spoiler olayının tadını kaçırmadan kesiyorum anlatmayı. En kısa zamanda okuyun işte. Sonuçta bir Paul Auster kitabı. Belli bir standartın altına düşebilme ihtimali var mı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder