18 Eylül 2011 Pazar

Siyah Beyaz


















IMDB'de dolaşırken 2010 yılında yapılmış Siyah Beyaz adlı bu film çarptı gözüme. Oyuncu kadrosu ve yapım yılına bakınca nasıl gözden kaçırmışım hayret ettim. Bu film sinemalarda oynadı mı, eğer oynadıysa ne kadar süre vizyonda kaldı bilmiyorum. Buna dair herhangi bir yazı okumadım. Dün edindiğim filmi bugün itibarı ile zaman kaybetmeden oturup izledim. Film yaklaşık doksan dakika sürüyor. Yine bir Ankara hikâyesi. Bu sıralar Ankara ne kadar da gündemde diye düşünmeden edemedim. Zorla sevdirirler insana bu şehri. İşin sohbeti bir yana filmle ilgili notları ve izlenimlerimi vakit kaybetmeden aktarayım. 

Siyah Beyaz filmde bulunan barın adı. Filmde de bu mekan ana tema olarak kullanılmış. Filmde yer alan bu bar, gerçekte de varmış ve Ankara'nın en eski barlarından biriymiş. Gidip görmek hiç nasip olmadı. İşin aslı adını bile ilk defa bu filmle duydum. Aynı zamanda sergi salonu olarak kullanılan bu mekânın konsepti tıpkı filmde olduğu gibi duvarda asılı olan fotoğraflarla oluşturulmuş. Genel olarak 40-50 yaş civarı insanların takıldığına ve filmden sonra fiyatların arttırıldığına dair bir şeyler de okudum. Ne kadar doğru bilemiyorum. 

Filmin yönetmenliğini Ahmet Boyacıoğlu yapmış. Senaryo kısmını da halleden Boyacıoğlu'nun ilk uzun metrajlı film denemesi Siyah Beyaz. Aslında bir doktor olan Ahmet Boyacıoğlu, film eleştirmenliği ve Ankara Sinema Derneği başkanlığı ile uğraşmış. Bu görevlere hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum. IMDB'ye göre daha önceden hayata geçmiş tek projesi 2001 yılında yapılan Funeral isimli kısa filmi. 

Film, hemen her gece Siyah Beyaz adlı bara takılan dört arkadaş ve bu barın sahibi olan kişiyle beraber oluşan beş kişilik bir gruptan bahsediyor. Bu rollerden İhtiyar lakaplı Ahmet Nihat'a Tuncel Kurtiz hayat veriyor.  Doktor rolünde Nejat İşler, Muzaffer rolünde Erkan Can, Ayten rolünde de Şevval Sam'ı görüyoruz. Barın sahibi olan Faruk ise zincirin son halkası ve bu rolü de Taner Birsel canlandırıyor. Bu beş ana karakterin etrafında dönen filmde, yan rollerde Derya Alabora ve Rıza Sönmez isimlerini görmek mümkün. Derya Alabora, Muzaffer'in yıllar sonra karşılaştığı eski aşkı Nilgün'ü canlandırırken, Rıza Sönmez de Siyah Beyaz'ın barmenini oynuyor.

İsimleri okuyup, kadroyu okuyunca anlayacağınız üzere, filmin oyuncu kadrosu oldukça güçlü. Nasıl gözden kaçırmışım bu filmi anlamadım. Arada kaynamış olmalı. Başrolleri paylaşan bu isimler içinde belli performanslar öne çıkmış olsa da hiç kimsenin sırıttığını düşünmüyorum. Roller için oyuncu seçimi çok iyi yapılmış. Şevval Sam biraz zayıf kalmış olsa bile, bu kadar güçlü oyunculukların yanında belirli bir çizgi yakalamış. Özellikle barmen rolünde ki Rıza Sönmez'i izlerken, sen oyuncu değil de barmen olmalıymışsın arkadaşım diye düşündüm. Rıza Sönmez'i tanımayan akranlarım, Çılgın Bediş'i izlemişlerse Savaş karakterini çok net hatırlayacaklardır. 

Filmi izlerken Derya Alabora'yı biraz daha görsek daha iyi olurdu sanki diye düşünmedim değil. Sanki o ekibin içine rahatlıkla adapte edilebilirmiş. Film zaten oyunculuklar üzerine kurulu. Hani filmden ziyade her bir oyuncuyu ayrı ayrı tek kişilik şov yaparken izliyormuş hissine kapıldım ister istemez.

Senaryoya gelirsek, bununla ilgili aktarılacak çok fazla şey yok. Yukarıda belirttiğim gibi, birlikte takılan, içki içen ve güzel sohbet eden beş arkadaşı izliyorsunuz. Bu arkadaşları birleştiren ortak nokta ise Siyah Beyaz isimli Faruk'un sahibi olduğu mekân. Mekân filmin ana teması konumunda ve konsepti olan fotoğraflar üzerine de oldukça güzel diyaloglar dinleyebilirsiniz. Bu insanlar birbirleriyle her gün aynı yerde yalnızlıklarını paylaşırlar, kağıt oynarlar, içerler... Filmde kanser hastalığı üzerine birkaç etkileyici yer görmeniz de mümkün oluyor. Bazı şeyleri ister istemez düşünüyorsunuz. 

Mekân seçimleri de başarılı olmuş. Zaten ana mekân olarak kullanılan Siyah Beyaz isimli bar oldukça keyifli bir yer. Bir ara gidip görmek lazım diye düşünüyorum. Onun dışında doktorun tek başına gittiği Zonguldak'taki çay bahçesi de görülmeye değer.

Filmle ilgili fikirlerime gelirsek, kadronun hatırına izlemek lazım elbette. Ama sanki o mekân ve o kadroya karşılık senaryo biraz hafif  kalmış. Daha iyi bir senaryo ve daha iyi müziklerle film daha iyi hâle getirilemez miydi diye düşündüm uzun uzun. Oyunculuklar çok iyi. Tuncel Kurtiz, Erkan Can, Derya Alabora gibi isimlerin olduğu yerde oyunculuktan bahsetmeye çok fazla gerek yok zaten. Okuduğum yorumlara da paralel olarak söyleyebilirim ki ne olduğunu çok fazla idrak edemedim ama filmde bir şeyler eksik sanki. Aceleye gelip tuzu unutulmuş bir yemek kıvamında olmuş biraz. Senaryonun güçsüzlüğünden ötürü, vasattan biraz daha iyi bir film olmuş diyebilirim. En iyisi siz de oturup izleyin. En azından bu kadronun hatırına...

3 yorum:

  1. sevgili Orhun Gençosmanoğlu,
    ben de hiç duyduğumu hatırlamıyorum..
    ki hayran olduğum oyuncular var.
    gözden kaçmış demek ki.
    fırsat bulup izleyim en yakın zamanda;)

    YanıtlaSil
  2. sevgili Ezgi... Sen bu yazıyı okurken ben çoktan... Tamam geyiği geçiyorum, izle tabi aradan çıkarmak gereken bir film. Çok iyi olmasa bile oyuncuların hatırına izlenir. İyi seyirler

    YanıtlaSil
  3. Bu filmi DVDcide tesadüfen bulup izlemiştim. Sinemaya gelip gittiğini hiç hatırlamıyorum. İşin tersi bu kadar önemli oyuncuları içinde barındırırken nasıl ortaya çıkmadı? Hepimiz mi kör ve sağır olduk anlamadım. Beni tek rahatsız eden kişi Şevval Sam'dı. Sam'a karşı olumsuz düşüncem yoktur genelde ama bu oyuncuların yanına pek yakıştıramadım. Yazdığın gibi senaryo yok fakat mekan ve oyuncular harikaydı.

    YanıtlaSil