8 Şubat 2018 Perşembe

Iverson


















90'lı yılların ortasında, yani ben daha çift haneli yaşlarıma gelmemişken, oyalanması gereken her çocuk gibi, benim de bazı şeylere ihtiyacım vardı. Babam, tercihini basketboldan yana kullanmıştı. Ülkede profesyonel basketbolcu olabilmek için çok fazla şeye ihtiyaç vardı. Ebeveynlerin yönlendirmesi, iyi bir antrenör, devletin ve şehrin buna yaptığı yatırım, okulla eş zamanlı yürütebilme gibi maddelerle uzayıp gidebilecek bir liste var. Bugün durum ne kadar farklı bilmiyorum ama şüphesiz ki Mirsad Türkcan'ın NBA'e adım atması çok önemli bir kırılma noktasıydı. Hayal etmek en önemlisiydi belki de ve hayal etmek için izlemek, görmek, bilmek gerekiyordu. Mirsad Türkcan ile birlikte bu ülkenin çocukları için de hayal seviyesi çok ileri seviyelere taşındı ve televizyon kanallarımız da NBA maçlarını yayımladıkça hayal etmek daha kolay oldu. Maç sonraları yapılan arkadaş sohbetleri, bir gün önce maçta gördüğünüz hareketi antrenman sahasında yapma çabaları, giyim ve imaj konusunda hayran olunan oyuncuya benzeme isteği, oyunculara özel üretilen ayakkabılara bir gün sahip olabilme tutkusu... O kadar çok hayal etmiştim ki bir gün gerçek olabileceğine inanmıştım. Benim gibi hayal kuran çocukların gönlünde yatan isimlerin birincisi ise Allen Iverson'dı. Yazıdan bağımsız bir dipnot olarak; o kadar çok hayal etmiş bir çocuk pek çok şeyi başarabilirdi. O yüzden hayalleri olan çocukların ellerinden tutun. Çünkü insan büyüdükçe hayalleri küçülüyor. Gerçek dünya çok acımasız. 

Ben hep Kobe Bryant hayranı olmuştum ve öyle de kaldım. 90'lı yılların sonu ve 2000'li yılların ortasına kadar olan sürede var olan süper yıldızlar ve mücadele de bugünden çok ileri düzeydeydi. Kobe, Iverson, Vince Carter, T-mac, Kevin Garnett ve daha niceleri... Onları izlemek çok farklıydı. Benim Kobe hayranı olduğum gibi herkes birilerinin hayranıydı fakat gözlemlediğim kadarıyla bugüne kadar var olmuş hiçbir basketbolcunun Allen Iverson kadar büyük ve fanatik kitleleri olmadı. Her şeyiyle hep farklıydı. Bu küçük dev adamın 2014 yılında çekilmiş Iverson isimli bir belgeselini izledim ve hakkında bir şeyler yazmak istedim. Belgesele Netflix'ten ulaşabilirsiniz fakat altyazısı berbat. Toparlamak için NBA terimlerini ve İngilizceyi biraz da olsa bilmek faydalı olacaktır. İzlemenizi tavsiye ederim.

NBA tarihinin üç efsane draft yılı vardır. Michael Jordan, Hakeem Olajuwon, Charles Barkley, John Stockton gibi oyuncuların yer aldığı 1984 bunlardan ilki. Iverson, Kobe, Peja Stojakovic, Steve Nash, Marcus Camby, Jermaine O'Neal, Stephon Marbury'li 1996 ve bugünlerde kariyerlerinin artık son parlak dönemlerini izlediğimiz LeBron James, Dwyane Wade, Carmelo Anthony, Chris Bosh'ın bulunduğu 2003. Bunların arasında ise 1996'nın biraz daha sivrildiğini düşünüyorum. Yaş itibarı ile en çok izleme fırsatımın olduğu jenerasyon olmasının dışında global anlamda da en çok hayran kitlesine 1996 yılında seçilen oyuncular sahip oldular. Michael Jordan ile başlayan markalaşma, uluslararası pazarlama stratejisi, sporculara özel üretilen aksesuarlar, uluslararası yayın hacmi gibi etkenler NBA'i ve dolayısıyla dönem yıldızlarını zirveye taşımıştı. İşte o efsane draftın birinci sıra seçimi de bu küçük dev adamdı. Problemli geçmişine rağmen tüm zamanların en yetenekli oyuncularından biri olduğuna kimsenin şüphesi yoktu ve parkeye adım attığı ilk andan itibaren fark yarattı.

Sosyal yardım evlerinde büyümüş, biyolojik babasını hiç tanımamış, uyuşturucuya karışmış arkadaşları olan, koçları elinden tutmasa belki de bir sokak çetesi kavgasında hayatını çoktan kaybetmiş olacak bir çocuk. Zayıf bünyesi, aykırı ve sorunlu karakteri, 1.82 boyu ile belki de bu iş için çok da uygun değildi ama o kadar yetenekliydi ki bu her şeyin önüne geçmeyi başarmıştı. NBA tarihinin en skorer oyuncularından bir tanesi ki kendine ve kariyerine iyi bakabilmiş olsa bambaşka bir yere gelmesi kuvvetle muhtemeldi. Hip-hop kültüründen gelmişti. Örgülü saçları, bol kıyafetleri, dövmeleri, takıları ile global anlamda bir imajın sembolü haline dönüştü. NBA'de Iverson gibi giyinen, tarzı aykırı olan oyuncu çoktu ve Dennis Rodman'ı bile görmüş bir topluluğun Iverson'dan bu kadar rahatsız olması garipti. Fakat onu bu kadar göz önünde tutan bir detay vardı: farkında olmadan bir rol model olmayı çoktan başarmıştı. Dünyanın her yerinden çocuklar ve gençler onu izliyor, saçlarını örgü yaptırıyor, içinde kendisinden birkaç tane girebilecek boyutlarda kıyafetler giyiyor ve abartılı takılar kullanıyordu. Maç içinde giydiği bol kesim formaları yüzünden NBA yönetiminden ihtar aldığı günleri bile görmüştü. O yıllarda NBA oyuncuları maçlara gelirken sivil kıyafetleriyle alakalı bir düzenlemeye bağlı değillerdi. Abartılı kıyafetleri, büyük büyük aksesuarları bol bol görüyorduk. Sonra bir gün takım elbise zorunluluğu getirildi ki bunun sebebinin Iverson'ın yarattığı etki olduğunu anlamak zor değildi. Lakabı "The Answer" dı. Yaşadıklarına sahaya çıkıp oyunuyla verdiği cevaplarla bu lakabı almıştı. Akıl almaz cross-overları, 1.82 boyuyla potaya yaptığı spektaküler smaçlar, neredeyse vücudunun her noktasında bulunan sakatlıklarına rağmen yüreğiyle çıkıp oynadığı oyunu ile bir idole dönüşmüştü ve halen öyle.

Allen Iverson, lise yıllarında takımını eyalet şampiyonu yaptığı gece arkadaşlarıyla birlikte bir bowling salonuna gider. Orada kalabalık bir grupla kavgaya karışır ve hapse girer. Bahsettiğim belgeselde mahkeme salonuna ait gerçek görüntüler mevcut ve hikâyenin anlatımına güzel bir derinlik katmış. Bu andan sonra gidebileceği bir okul bulması, imajını düzeltmesi hiç de kolay olmaz. Olaya ilişkin görüntülerde bulunmamasına rağmen hapis cezasına çarptırılır ve eyalet valisinin çıkardığı afla serbest kalır. Daha sonraki yıllarda gelen karısıyla ilgili problemler, basınla arasının hiç düzelmemesi, antrenmanlara gitmemesi ya da geç kalması, Philedelphia'daki koçu Larry Brown ile yaşadığı sorunlar gibi pek çok dedikodu onu basının diline malzeme eder. Piyasaya çıkmamış bir rap albümü denemesi de olmuştur ve şarkı sözlerinden ötürü tartışmalara yol açmıştır. En yakın arkadaşlarından birinin kaybettiğinin ertesi günü bir basın toplantısında kendisine antrenman ile ilgili bir soruya karşılık gösterdiği tavırla aykırılığını görmüştük ki bahse konu basın toplantısına da yine belgeselde yer verilmiş. 

Kariyerinin son dönemlerinde sakatlıkları iyiden iyiye performans kaybına sebep olmuştu. Takvim yaprakları 2010 yılını gösterdiğinde Allen Iverson artık 35 yaşındaydı ve kariyerinin son düzlüğünde NBA macerasını noktalayarak Beşiktaş'a imza attı. Bu transfer çok sansasyoneldi ve bence spor tarihimizin en büyük transferidir. Allen Iverson, Beşiktaş'a geldiği zaman kariyerinde Yılın Çaylağı, Yılın En Değerli Oyuncusu, 4 NBA Sayı Krallığı, 2 NBA All-Star Maçı En Değerli Oyuncu Ödülü olan, 11 kez NBA All-Star Maçı karmasına seçilmiş, NBA tarihinin en önemli skorerlerinden bir tanesiydi. Hâlihazırda NBA tarihinde maç başına 26.7 sayı ile tüm zamanların en skorer 7. oyuncusu ve 24.368 toplam sayıyla en çok sayı atan 25. oyuncusu konumunda. Bu adam Beşiktaş'a geldiğinde hayaller büyüktü ama birkaç ay sonra sakatlıkları yine oynamasına izin vermeyince bir daha geri dönmemek üzere ülkesine döndü. Ülkesine döndü dönmesine ama Beşiktaş taraftarına üçlü çektirmesi bir anı olarak hafızalarımıza kazındı. 

Yazının başında belirttiğim gibi benim idolüm hep Kobe'ydi ve öyle kalacak. Var olduğum günden beri en çok hayran olduğum insan. Ama Iverson bu oyunu oynamış herkesten hep çok farklıydı ve ayrıksı bir yeri hep olacak. Bahsettiğim şu sporcuya özel aksesuarlardan kendine özgü olan kol bandı(zannediyorum ki adı sleeve idi), kolundaki "Only The Strong Survive" dövmesi, giyimi, takıları, hayatında ve oyunundaki ayakta kalma savaşı, hırsı, saç örgüsü, cross-overları ve daha niceleri ile dünya çapında koca bir neslin rol modeliydi o. Kobe basketbolu bıraktığında "Kahramanlar gelip geçicidir fakat efsaneler sonsuza dek yaşar" diye bir söz okumuştum. Allen Iverson da bu oyunu oynamış en büyük efsanelerden biri olarak tarih sahnesinde hep olacaktır. Son olarak bu linke tıklayarak kariyerinin en iyi 10 hareketini izleyebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder