20 Eylül 2011 Salı

Az

















Öneri ile alıp okuduğum kitaplardan bir tanesi Az. Hakan Günday'ın daha önce herhangi bir kitabını okumamıştım. Hatta birkaç ay öncesine kadar adını bile duymadığım yazarlardan biriydi. Son dönemde gerek bloglarda okuduğum gerekse etrafımdan duyduğum kadarıyla okumam gerektiğini düşündürmüştü bana. Ben de alıp okudum ve uzun bir süreçten sonra bugün bitirebildim kitabı. Fikrimce, kitap vasattan biraz daha iyi. Kitabı kişiler için özel yapan sebepleri anlamak güç değil. Ama açıkçası ben kitaptan beklediğimi alamadım. Başlamadan önce beklentilerimin yüksek olmasının bunda etkisi büyük. 

Biraz Hakan Günday'dan bahsedelim. Günday, 1976 Rodos doğumlu. İlk öğrenimini Brüksel'de tamamlamış. Liseyi, Ankara Tevfik Fikret Lisesinde bitiren Günday, üniversite için Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümüne kayıt yaptırmış. Ertesi yıl yine Brüksel'de Siyasi Bilimler okumaya başlayan yazar, daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine kayıt yaptırmış. İlk kitabı Kinyas ve Kayra'yı 2000 yılında okuyucusuyla buluşturan Hakan Günday, daha ilk kitabıyla kendi okur kitlesini yaratmış. 

Az, yeni bir kitap. 2011 yılı itibarı ile okuyuculara merhaba demiş. Kitap iki ana bölümden oluşuyor. Bu bölümlerde iki farklı ana karakterin hikayeleri anlatıyor. İlk bölümde bir tarikat şeyhinin kızıyla zorla evlendirilen Derdâ'dan bahsediliyor. Derdâ, zorla evlendirildikten sonra Londra'ya götürülür ve hikâyesi orada gelişir. İkinci bölümde ise, babası hapiste olan bir mezarlık çocuğu Derda'dan bahsediliyor. Derda bir mezarlık çocuğudur ve bir ailesi bile yoktur. Bu iki küçük çocuğun ortak yanı ise, hayata dair her tür şiddete maruz kalmış olmaları. Hayatın birçok ayrıntısında dibe vuran bu iki çocuk yoğrulur, büyür ve farkında olmadan birbirlerine hazırlanır. Zamanı geldiğinde ise yolları bir mezarın başında kesişir. 

Kitapla ilgili fikirlerime gelirsek, çok beğendiğimi söyleyemem. Ama vasatın üstündeydi kalitesi. Kitabın başındaki anlatım son derece güçlü ve merak uyandırıcıydı. İlk bölümler itibarı ile daha iyi bir çizgide ilerleyen kitap ortalarda oldukça güç kaybetmiş diye düşünüyorum. Olayın düğümünün çözüldüğü son sayfalara kadar belli yerlerde sıkıldığımı bile söyleyebilirim. Bir Paul Auster hayranı olduğumu düşünürsek, kitapla ilgili konuştuğum arkadaşlarımın bir kısmının anlata anlata bitiremediği kitaba ait tesadüfler beni çok etkilemedi diyebilirim. Nasıl derler bilmiyorum ama, biz tesadüflerin kralını Paul Auster'da zaten görmüştük desem yeridir. O yüzden olayın düğümünün çözülme şeklinden ziyade kitabı benim için iyi yapan farklı sebeplerden bahsedebilirim. Mesela Oğuz Atay ve Tutunamayanlar'a çok başarılı bir saygı duruşu olmuş. Hakan Günday muhtemelen iyi bir Oğuz Atay hayranı. Tutunamayanlar'ın etkisinden henüz kurtulamadığım şu günlerde bu kitabı okuyunca daha farklı bir keyifle o sayfalarda ilerledim diyebilirim. Onun dışında, özellikle kitabın ilk sayfalarında, anlatım çok güçlü ve merak uyandırıcı. Tarikat şeyhinin kızıyla evlendirilen Derdâ'nın hikâyesini daha kitabın içine girerek okudum. Kitabın bazı noktalarında cidden çok etkilenebilirsiniz, özellikle de ilk bölümde. Aktarmam gereken son bir not daha var. Arka kapakta kitabın içinden bir pasaj var. Kitabın hikâyesinden ayrı bir pasaj. Kitabın ismi olan Az'ın nereden türediğini görebilirsiniz bu pasajda. Kesinlikle çok etkileyici olmuş. Gördüklerimin içinde en iyilerinden biri diyebilirim.

Az güzel bir kitap. Kitap ilk başlardaki gücünü sonuna kadar devam ettirebilse mükemmele ulaşabilirdi diye düşünüyorum. Kesinlikle okumaya değer. Beni çok fazla etkilemese bile birçok kişi için çok iyi bir kitap olduğuna eminim. Kısa zamanda edinip okumanız dileğiyle.

4 yorum:

  1. sevgili Orhun Gençosmanoğlu,
    ben de yakın zamanda okudum ve blogumda paylaştım.
    hakikaten blog yazarlarının en popüler kitaplarından oldu bir süredir;)
    benzer şekilde ben de, hikayeler ilerledikçe temponun düştüğünü düşünüyorum. yine de farklı ve güzel bir anlatım.
    paul auster- vertigo favorim;)

    YanıtlaSil
  2. sevgili ezgi. Paul Auster 'ın bikaç tanesi hariç bütün kitaplarını okuduğumu belirtir, tesadüfleri seviyorsan Moon Palace(Ay Sarayı) 'ı mutlaka okumanı tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  3. bu arada sevgili ezgi yazını okumuştum onuda belirtiyim :)

    YanıtlaSil
  4. çok duydum çok dinledim ama okumadım. adından kaynaklı bir geri çekiliş galiba. hiçbir şeyin az olmasına katlanamayan bir ben olduğunu düşünüyorum şuan. hep daha çok, hep çok ;)

    YanıtlaSil